23 Aralık 2009 Çarşamba

Özür ve Düzeltme

Tüm Tekel işçilerinden özür diliyorum. Sessizlik dedim önceki yazıda , halbuki onlar bağırıyor. Biz duymasak da , televizyonlarda görmesek, gazetelerde okumasak da "ONLAR" bağırıyor. Bakanın biri " Yan gelip yatıyordunuz. Artık yatmak yok!" dedi hakkın arayan işçilere. Buna ne denir bilmiyorum, susuyorum ben. Tekrar özür , özür , özür...

21 Aralık 2009 Pazartesi

Sessizlik?

Şu ara olağandışı hiçbir şey olmuyor. Gündem sakin. Fırtına öncesi sessizlik korkarım ki. Ne olacak , ne patlayacak acaba? Ne dünyada garip bir gündem var , ne de buralarda. Nedir beklenen? Hadi hayırlısı...

7 Aralık 2009 Pazartesi

Doğduğum güne bişii kalmamışken..

Doğum günüme bişii kalmadı valla. Bu arifeler daha eğlenceli,heyecanlı geliyo artık. Şimideden yarın nasıl olsa geçecek diye şey ediyorum. Oysa şu saatlerin geçmesi bi endişe maddesi değil... Bu da böyle bir yazı olsun bitsin gayri... Aman da iyi ki doğmuşum vallah billah. Yoksa napardınız bensiz di mi ya?:)

3 Aralık 2009 Perşembe

Burnum akıyooo!

Domuz gribi aldı başını gidiyor. SÖZDE!!! Galiba şimdiki çağa "teknoloji çağı" yerine "paranoya çağı" demek lazım. Ben artık hiçbir şeye inanamıyorum. Birileri para kazanacak biz de ne olduğunu bilmediğimiz bir aşıyı olacağız. Peki neden? Çünkü günaşırı sağlık bakanlığı domuz gribinden ölüm sayısını veriyor. Kimin öldüğü belli değil ama , sadece rakam ve şehir. Zaten ölümlerde işin içine rakamlar girip ölenler kimliksizleşince orada paranoya başlıyor bende. Sadece paranoya değil aynı zamanda hissizlik de. Zaten amaç bu hissizliği yaratmak. Bu olayda korkuyu artırmak için , Irak'ta ise git gide ölenlerin insan olduğunu untturup sadece sayıya indirgemek için. Ölümü rakam olarak duyduğunuzda ya sebepsizce korkuyorsunuz ya da hiç umursamayıp tepkisizleşiyorsunuz. Çok zekice ve etkili. Başımızdakileri seviyorum ben bu denli zeki oldukları için...